FUZULİ’NİN BENG Ü BADE MESNEVİSİ VE BADE SEMBOLÜ
Ali YILDIRIM
Fırat Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ELAZIĞ
ÖZET
Beng ü Bâde Fuzulî’nin kaleme aldığı alegorik bir eserdir. 444 beyitten oluşan bu
eserde modern zamanların metotları ile örtüşen anlatı tekniklerini gözlemlemekteyiz. Bu
eserde Türk Edebiyatının en büyük şairlerinden olan Fuzulî’nin aynı zamanda sembolik diline
ve anlatı kurgusuna şahit olmaktayız. Şah İsmail’e sunulan bu eserle ilgili bazı tespit ve
yorumlar yapılmıştır. Eserin Şah İsmail ile II. Bayezid ve adamlarını sembolize ettiği
düşünceleri yanında, içki ve uyuşturucu bir takım nesnelerin kişileştirilmesi ile basit bir
gülmece veya tasavvufî bir eser olduğu tezleri de ileri sürülmüştür.
Bu çalışmada, Beng ü Bâde’de Fuzulî’nin anlatı kurgusu ve eserin kendisine
sunulduğu Şah İsmail’i sembolize eden Bâde üzerinde durulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Fuzulî, Beng ü Bâde, II. Bayezid, Şah İsmail.
Bâde, Fuzulî’nin 16. yüzyılın başlarında kaleme aldığı ve Şah İsmail’e sunduğu “Beng
ü Bâde” mesnevisinde Şah İsmail’in sembolik değeridir. Bunun böyle olduğunu ilk dile
getirenlerden birisi Tahir Olgun olmuştur:
Hayâlî bir savaş Beng ü Bâdesi
Kaçar dayanmaz şiddet-i harbe
Zannımca Fuzûlî bu manzûm ile
Zaferi Bâde’ye vermekte çünki
Kısıktır orada esrârın sesi
Şarâbın eline geçer galebe
Göstermiş cemîle Şah İsmaile
Şâh şarâb içerdi Bâyezid bengi (Olgun 1936; 52).
Beng (afyon)’in II. Bâyezid, bâde (Şarap)’nin Şâh İsmail tarafından içilmiş olmasının
yanında söz konusu maddelerin iki hükümdarı sembolize ettiğinin kuvvetli delillerini eserde
de görmekteyiz: Bengin ihtiyar, bâdenin genç olması; bengin sakin, bâdenin hareketli; bengin
sufi, bâdenin savaşçı olması vs. gibi.
Sultan Bayezid ecdadına ve babasına nispetle daha az cevval idi. Spandoni’nin bir
Venedik raporundan alıp naklettiğine göre Bayezid, sükun ve rahatı severdi. Bayezid’in
hayatını iki devreye ayırmak gerek, biri şehzadelik hayatıyla saltanatının ortalarına kadar olan
devre, ikincisi de buradan ölümüne kadar olan zamandır. Bu iki hayat devresi birbirinin
tamamen zıddıdır.. Şehzâdelik devri Amasya’da yârânı ile zevk u safa ve iyş u nûş âlemleriyle
geçmişti; bu tarihlerde kendisi uyuşturucu maddelerden afyon macunu da kullanmıştır. Sultan
Bayezid ömrünün sonuna doğru kendisini dine ve bilime vermiş, sık sık edebî ve bilimsel
toplantılar tertip ettirmiştir (Uzunçarşılı 1983; 245). Venedik elçisi Andre Gritti, Bayezid’i
fıtraten mağmum ve mahzun, en mesut hadiseler karşısında bile asla sevinip gülmez. Hiç
şarap kullanmaz, az yemek yer ata binmekten hoşlanır, diye tarif etmektedir (Uzunçarşılı
1983; 147).
Şah İsmail, nihai derecede haris idi ve kazandığı muvaffakiyetlerle sarhoş olmuştu.
Asker, devlet, ilim ve edebiyat adamı olarak dedesi Uzun Hasan’dan yüksek bir
şahsiyetti…Yine II.Bayezid’den üstün bir şahsiyetti. Sultan Bayezid kadar büyük âlim
değildi, onun insan cephesine de malik değildi. Fakat enerjisi ve kitleleri tesiri altına
almaktaki başarısı, onu daha da büyük muvaffakiyetlere namzet kılıyordu (Öztuna; 188).
Daha önce de şarap içtiği kaydedilen Şah İsmail, Çaldıran mağlubiyetinden sonra kendisini
tamamen şaraba vermiştir (İslam Ansiklopedisi c.11.s.277).
Bu eserin ne zaman yazılıp Şah İsmail’e ithaf veya takdim edildiğini yine eserin
kendisinde gözlemlemekteyiz: Beng ü Bâde’de Fuzulî, münacat, tevhit, nat ve Hz. Ali
övgüsünden sonra “Anlayışlı Padişahın Övgüsünde” başlığı ile Şah İsmail’i övmektedir;
Ol ki başlar zamânında bezm-i ferâğ
Pâdşehler başından eyler ayağ
...
Meclis-efrûz-ı bezmgâh-ı Halîl
Cem’-i eyyâm-ı Şâh İsmâ’îl
Şu beyitlerden de açıkça anlaşılıyor ki Fuzulî, bu eserini Şah İsmail’in Şeybek Han’ı mağlup
edip başından kadeh yaptırması olayından, yani 1510’dan sonra kaleme almıştır. Eserin Şah
İsmail’in Çaldıran’daki yenilgisinden sonra da yazılamayacağı düşünüldüğünde 1510 ile 1514
yılları arasında yazıldığı kesin gözükmektedir. Yine kaynaklarda Şah İsmail’in Şeybek Han’ın
üzerine gitmesinden sonra Irak coğrafyasına geri döndüğünden bahsedilmektedir ki
muhtemelen Fuzulî, eserini bu esnada Şah’a sunmuştur.
Fuzulî, özellikle gençlik aşklarını anlatma hevesiyle başladığı şiirini, zamanla sığ ve
yüzeysel görerek, şiirin çok derin bilgi ile mükemmele ulaşacağını söylemiştir. Ona göre
“ilimsiz şiir temelsiz duvar gibidir ve temelsiz duvar da itibarsız olup, hemen yıkılır”. Bu
gerçeği ilk gençlik yıllarında gören ve kavrayan Fuzulî, kendi imkan ve çabaları ile
astrolojiden kimyaya, fizikten fıkha, matematikten felsefeye, tıptan şiire pek çok değişik bilim
alanlarında kendisini yetiştirmiştir. Onun bütün şiirlerinde bu derin bilginin izlerini
gözlemlemek mümkündür.
Fuzulî’nin “Beng ü Bâde” mesnevisinde, onun şiir bilgisini, anlatı kurgusunu,
psikolojik ve sosyolojik tespitlerini; uyuşturucu ve sarhoşluk verici maddelerin bileşimi,
etkileri, sonuçları açılarından tıp ve kimya bilimindeki yetkinliklerini gözlemlemekteyiz.
Mayalanarak elde edilen içeceklerle, mayalama tekniği kullanılmayan uyuşturucuları ayrı
kategoriler içerisinde değerlendirerek, bunları değişik özellikleri ile birey ve toplum yapısına
uyarlamıştır. Eserde bu içki ve uyuşturucuların kişi üzerindeki etkisi, kalıcılığı devlet ve
toplum yapılarıyla örtüştürülmüş gözükmektedir. Beng (esrar), etkisini vücut üzerinde yavaş
yavaş göstermekte ve uzun süre kalıcı olmaktadır. Yine esrar alımında, zamanda izafî bir
yavaşlamanın yanı sıra; vücutta gevşeme ve rahatlama söz konusudur. Ağrı hissinin azalması
ile birlikte, ağızda ve dimağda kuruluk gözlemlenmektedir. Bade de ise etki kısa sürede
kendisini göstermekte, nihayetinde vücuttan atılım daha çabuk sürede olmaktadır. Esrar içenin
dingin ve uyuşmuş haline karşı, şarap içende hareket ve aktivite söz konusudur.
Fuzulî, Beng ü Bâde’de sadece Osmanlı Devletinin padişahı ile Safevi Devletinin
şahını anlatmamış, bu kişilerin timsalinde Osmanlı ve Safevi toplum yapısını da irdelemiştir,
diyebiliriz. Osmanlı, imparatorluk olmanın gerektirdiği doğal bir sonuç olan heterojenlik ve
çok renkliliği, kurumlarıyla oturmuşluğu anlatırken; Safevi, homojen, saf, bozulmamış ve
daha milli bir yapının varlığını hissettirmektedir.
Şah İsmail’in kurduğu devlet Akkoyunlu devletinin bir devamı sayılır. O hiçbir zaman
bir İran milliyetçisi olarak görülmez. Nitekim o, devletin ileri gelen makamlarını, iktidarını
kendine borçlu olduğu Türk oymak reislerine vermiştir ( Büyük İslam Tarihi, s.543).
“Beng ü Bâde” mesnevisi 444 beyitten oluşan alegorik bir eserdir. Bilindiği gibi
alegori, basit bir şekilde ifade edilmesi ve anlaşılması güç bir fikrin somut çevirisidir.
Alegorik işaretler her zaman gösterilenin somut veya örnek bir unsurunu ihtiva eder (Durant
1998;

. Fuzulî, bu anlatısında bazı kişi veya tiplemelerin şahsıyla bağdaştırdığı kavram ve
değerleri, içki ve uyuşturucu gibi bir takım maddelerle alegorik veya sembolik bir dille ifade
etmiştir; zira öyküleme tekniğine bağlı edebi anlatılar, aynı veya karşı yöndeki güçlerin
oyunuyla şekillenen dramatik aksiyon üzerine kurulur (Korkmaz 2002; 1) Fuzulî’nin bu
eserinde de bir öyküleme tekniğinin var olduğu ortadadır.
Etienne Souriau, dramatik aksiyonu kuran güç veya güçler sistemini, kişiler ağırlıklı
bir değerlendirmeyi esas alarak önce altı sonra da yedi gruba ayırır. Bunlar:
1. Baş kahraman
2. Hasım kahraman
3. İstenilen-istenilmeyen obje
4. Verici kahraman
5. Alıcı kahraman
6. Yardımcı kahraman
7. Hain
Kategorilerinden oluşur (Korkmaz 2002; 1 )
Dikkat ettiğimizde Beng ü Bâde’deki tiplemelerin yukarıdaki sınıflandırma ile aşağı
yukarı örtüştüğünü görmekteyiz. Bu eseri kişi, kavram ve simge boyutları ile tematik güç ve
karşı güç olarak değerlendirdiğimizde şöyle bir tablo ile karşılaşmaktayız:
Tematik Güç
Karşı Güç
Kişi Şah İsmail
ve
Adamları
II. Bayezid
ve
Adamları
Kavram Homojenlik, Ateşli Olmak,
Hareketlilik,Hızlılık, Mayalı
olmak, Değişkenlik, Saflık,
Kendi Olmak, Gençlik,
Toyluk, Kenarda Olmak,
Kol Gücü, ihanet,
Heterojenlik, Sükunet,
Dinginlik, Mayasız olmak,
Durağanlık, Başkalaşma,
Akıl Gücü, Merkezde
Olmak, Bilgelik, İhtiyarlık,
ihanet
Simge (Sembol) Bâde (Şarap)
Sâkî
Nebiz ( Hurma şarabı)
Arak (Rakı)
Buza (Boza)
Meze
Kuş Üzümü
Kebap
Beng (Esrar)
Afyon
Macun
Berş (Afyon şurubu)
Yukarıdaki tabloya bakıldığında, Fuzulî’nin ince ve hassas bir denge kurduğu ortadır.
Anlatı türlerinin hemen hepsinde görülen tematik gücü olumlu kılma ile karşı gücü olumsuz
kılma, bu eserde çok açık değildir. Bu da Fuzulî’nin aklı ile gönlü arsındaki bir mücadeleyi
gösterir gibidir. Bu hassas dengeler üzerine kurulu terazinin zaman zaman bir taraftan diğer
tarafa ağdığı görülmektedir. Ancak, özellikle inançsal nedenler başta olmak üzere, Şah
İsmail’i sembolize eden “Bâde”nin eserin sonunda ağır (galip) gelmesi gerekmektedir. Öyle
de olmuştur.
Fuzulî’nin bu dengeleri nasıl güttüğünü birkaç somut örnekle ortaya koyalım: 1. Kendi
adamı tarafından ihanete uğrama iki taraf için de söz konusudur. 2. Bâdenin övgüsü yanında,
bengin de övüldüğü görülmektedir. 3. Eserde bengin yanında badenin de olumsuz ve kötü
tarafları ortaya konulmuştur. 4. İki unsurun bahse tutuştuğu bölümde beng 17 kez, bade de 18
kez söylenerek, badeye çok az bir üstünlük verilmiştir. 5. İki tarafın savaşında önce beng
savaşı kazanır gibi gösterilmiş; ancak sonuçta bade savaşın galibi olmuştur.
Fuzulî, eserin “Bâde ve Beng’in Hikayesinin Başlangıcı” başlıklı kısmında, Beng ve
Bâde’nin şahıslarında şu sembol değerleri bize vermektedir: